cover
On Foça’s breezy shoreline at midday, Zeynep smiles gently from the wet sand while Efe splashes ankle-deep in turquoise water. Salty wind ruffles their hair and circling seagulls dot the clear sky.
Ege’nin masmavi sularının kıyısında, Foça adında şirin bir balıkçı kasabası vardı. Burada yaşayan yedi yaşındaki Efe, denizi her şeyden çok severdi. Ancak kış bittiğinde bile denizler hemen ısınmaz, sular biraz tehlikeli olurdu. Efe bunun sebebini çok iyi biliyordu: Deniz Ormanı Cadısı hala kıyıdaydı. Yazın gelmesi için Cadı ile konuşulması gerekiyordu.
A dark, mysterious underwater forest made of giant, towering dark green kelp and seaweed in the deep sea. Cold blue and murky green tones dominate the scene.
Deniz Ormanı Cadısı, denizin dibinde dev yosunlardan oluşan karanlık bir ormanda yaşardı. O oradayken sular buz gibi soğuk olur ve her yeri yosunlar kaplardı. İnsanların güvenle yüzebilmesi için Cadı’nın okyanusun derinliklerine çekilmesi gerekirdi. Efe, her yıl olduğu gibi bu yıl da bu önemli görevi üstlenmişti. Kasabanın yazını getirecek olan kahraman oydu.
Efe and his smiling Aunt standing next to a small wooden rowboat on a sunny beach. The Aunt holds an adventure bag; Efe looks excited and ready.
Efe bu zorlu yolculuğa tek başına çıkmayacaktı, yanında en sevdiği yol arkadaşı Halası vardı. Halası, macera çantasını hazırlamış, içine lezzetli kurabiyeler ve parlayan bir deniz kabuğu koymuştu. Efe’ye gülümseyerek, "Hazır mısın kaptan? Foça bizi bekliyor," dedi. Birlikte sahildeki küçük, tahta kayıklarına doğru yürüdüler.
Efe and his Aunt rowing the small wooden boat away from the sunny shore. The sea looks darker, deeper, and colder in the direction they are heading.
Kayığa bindiklerinde güneş parlıyordu ama rüzgar hala serin esiyordu. Efe ve Halası kürekleri yavaşça çekerek kıyıdan uzaklaşmaya başladılar. Hedefleri, denizin renginin koyulaştığı o gizemli bölgeydi. Halası, "Korkma Efe, senin cesur kalbin her anlaşmayı çözer," diyerek ona güç verdi.
Giant seaweed reaching the water's surface surrounds the small rowboat. Silver fish jump around them. The water is slightly choppy and green.
Bir süre sonra denizin altından dev yosunların yüzeye doğru uzandığını gördüler. Burası Deniz Ormanı Cadısı’nın bahçesiydi ve sular burada çok daha dalgalıydı. Etrafta gümüş renkli balıklar zıplayarak onlara yol gösteriyordu. Efe derin bir nefes aldı, çünkü Cadı’nın mağarası hemen ilerideki kayalıkların altındaydı.
Inside a gently rocking wooden boat on the still inlet at noon, Deniz ormanı cadısı traces a luminous circle across the water’s surface. Efe watches wide-eyed while Zeynep reaches down to test the calm warmth.
Kayıkları, sudan yükselen mor mercanlarla kaplı bir mağaranın önünde durdu. Mağaranın içinden fokurdayan baloncuklar ve gizemli bir ses geliyordu. Efe ayağa kalktı ve gür bir sesle, "Deniz Ormanı Cadısı! Biz geldik!" diye seslendi. Halası da Efe’nin omzuna dokunarak onun arkasında durdu.
The Sea Forest Witch emerging from the water. Her hair is made of long green seaweed, and her dress is made of shiny fish scales. She looks ancient and powerful, not scary.
Suyun içinden yavaşça Deniz Ormanı Cadısı yükseldi; saçı uzun yosunlardan, elbisesi balık pullarından yapılmıştı. Cadı korkutucu değil, aksine denizin kendisi gibi çok yaşlı ve güçlü görünüyordu. "Hoş geldin küçük Efe, yine yaz vaktinin geldiğini haber vermeye mi geldin?" diye sordu. Sesi, kıyıya vuran dalgalar gibi uğulduyordu.
Efe offering a glowing, pearlescent seashell to the Witch. The Witch looks at the shell with interest. A magical exchange moment between the boy and the sea creature.
Efe, halasının çantasından çıkardığı o özel, parlayan deniz kabuğunu Cadı’ya uzattı. "Evet, bu hediyeyi kabul et ve lütfen yosun ormanını alıp derinlere git," dedi Efe. "Biz artık denize girmek, güvenle yüzmek ve ısınmak istiyoruz," diye ekledi cesurca. Bu, onların her sene yaptığı sihirli anlaşmaydı.
The Witch, smiling, holds the glowing shell. She strikes the water with her staff, sending out magical blue and gold light sparkles across the surface.
Cadı, Efe’nin uzattığı parlak kabuğu aldı ve yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. "Bu kabuk koleksiyonumun en güzel parçası olacak," dedi memnuniyetle. "Anlaşmayı kabul ediyorum Efe, ormanımı toplayıp okyanusun en derin yerine gidiyorum." Cadı asasını suya vurduğunda etrafa mavi ışıklar saçıldı.
Beside a driftwood log on the calm morning beach, Deniz ormanı cadısı guides Efe’s small hands tying three careful knots in a length of sea-grass rope. Zeynep watches proudly, sunlight glinting on wet sand.
Bir anda suyun üzerindeki o soğuk hava dağıldı ve dev yosunlar suyun dibine doğru çekilmeye başladı. Deniz, koyu yeşilden pırıl pırıl bir turkuaz rengine dönüştü. Güneş ışıkları suyun içini ısıtmaya başlamıştı bile. Halası sevinçle, "Başardın Efe! Bak, deniz bize gülümsüyor," dedi.
At the pale dawn shoreline, Deniz ormanı cadısı waves from the gentle surf, seaweed hair trailing. Efe returns the gesture while Zeynep bows slightly, the rising crimson sun casting long reflections across quiet water.
Cadı el sallayarak derinlere daldı ve Foça’nın denizi artık tamamen güvenli ve sıcacık hale gelmişti. Efe ve Halası, görevlerini tamamlamanın gururuyla kayıklarını kasabaya geri çevirdiler. Dönüş yolunda ellerini ılık suya sokup yazın gelişini kutladılar. Artık Foça’da dondurma yiyip yüzme zamanıydı.
Townspeople joyfully welcoming Efe and his Aunt(aunts hair is long) on the sunny Foça beach. A cheerful summer atmosphere with people swimming and eating ice cream. Efe is hugging his Aunt.
Kıyıya vardıklarında bütün kasaba onları neşeyle karşıladı çünkü yaz mevsimi resmen başlamıştı. Efe, Halasına sarılarak, "Seneye yine gideceğiz, değil mi?" diye sordu. Halası gülerek, "Elbette, sen Foça’nın koruyucususun," dedi. O akşam Efe, ılık rüzgarın ve güvenli denizin sesiyle huzurla uyudu.
--:--
--:--
0/12